30 Haziran 2010 Çarşamba

tarifi yok bunun....

İrem tanıdıkları ile gayet güzel muhabbet eder şakalaşır espirileri arka arkaya patlatır ama henüz yeni tanıdığı insanlarla hemen arasına bir sınır koyar hiç bir şekilde karşısındakine sokulmaz yanaşmaz hatta yüzlerine bile bakmaz. Yeni heves keman kursuna başlamıştı ama gerçekten çok hevesliydi, gittiği keman kursunun yöneticileri koray bey ve eşi çok güleryüzlü henüz yeni evli bir çiftti ve yakında bir bebekleri olacaktı . ama henüz iremle birtürlü bir samimiyet kuramamışlardı. meslekleri gereğide oturur sıksık çocuklarla iletişim, çocukların gelişimi üzerine konuşurduk neler yapılmalı nasıl davranmalı ...tabiki onlar olaya daha mesleki bakıyorlardı... oysa ben anneydim ne kadar katı olsam da bazı konularda çocuklarıma karşı bir yerde akan sular duruyordu... büyük kızım Gizemim doğduğunda henüz 20 yaşındaydım ... ve doğumdan sonra herkes gidipte kendi halime kaldığım zaman herşey dank etti benim bir bebeğim vardı inanması güç geliyordu. o kadar çok heyecanlanmıştım ki bir an önce yanıma getirmelerini sabırsızlıkla bekliyordum... en nihayet hemşire kucağında iki bebekle girmişti içeriye ama acaba benimki hangisi idi doğum sırasında kısa bir süreliğine göstermişlerdi ama o kadar şimdi o kadar heycanlıydımki biran önce kendi bebeğimi kucağıma almak istiyordum.hemşire kızımı bana verdi. küçücük bir bebek heyecandan nerdeyse nefesim kesilecekti gerçekten bu benim miydi... o zamanlarda tabi bebekleri kundak yapıyorlar bana ait bir işaret bulmalıyım diyorum içimden bir taraftan kundağını aralamaya çalışıyorum bir taraftan onu incitmekten korkuyorum annemde yok yanımda kimseyi refakatçide bırakmadılar yanımda ne yapacağım ben ya ağlarsa ya acıkırsa bu kundak nasıl açılır nasıl kapanır sanki karşımda küçücük bir bebek değilde koca bir dev var ve ben onun karşısında eziliyorum...küçücük gövdesine kocaman bir bant yapıştırmışlar selma yılmaz diye aman allahım bu benim bebeğim... ona bakıp bakıp ağlıyorum inanamıyorum... oysa minicik bebeğim o kadar rahat ki sakin sakin uyuyor. bu seferde gözlerini açmasını beni görmesini bekliyorum biliyorum yeni doğan bebekler çevresini göremezler ama beni görünce sanki hemen beni tanıyacak bana gülümseyecek bende onun gözlerinin içine bakarak kızım ben senin annenim diyeceğim...tabiki öyle olmadı uyandığında gözlerinden önce ağzını kocaman açarak ağlamaya başladı ben artık karşısında iyice erimiş acemice onu emzirmeye çalışıyordum oysa bebeğim benden daha ustaydı ...ben acemice emzirmeye çalışırken o ustaca karnını doyurmaya başlamıştı... daha birkaç saat öncesine kadar karnımdaydı sadece hareketlerini hissedebiliyordum şimdi ise kucağımda ona dokunuyor kokluyor ve gözlerine bakıyorum tarifi olmayan bir duygu ...her şeyin herkesin ona zarar verebileceği korkusu ile sabaha kadar gözümü kırpmadan annemi beklemiştim ve o zamanda bir şeyi daha anlamıştım . hani derler ya "ana ol ki ananın kıymetini anlayasın" oysa ben annem için ne kadar kıymetli olduğumu bir kere daha anlamıştım. işte benim kızlarıma olan aşkımda böyle başlamıştı her gün kat kat artarak.....


..........iremin keman dersini aldığı kursun önünden geçerken kapalı olduğunu gördüm ve anladım ki onların da hayatlarının mucizeleri dünyaya merhaba demiş...birkaç gün sonra kursa gittiğimde Koray beye "gözünüz aydın " dediğimde koray beyin yüzünde şaşkın bir mutlulukla bakıyor kocaman gülümsemesiyle gözleri parlıyordu . "nasıl bir şeymiş koray bey " dediğimde ise beklediğim cevap "tarifi yok bunun"......


2 yorum:

  1. Gerçekten tarifi yok bunun bu duygunun, Allah bütün isteyenlere hayırlısıyla, sağlıkla evlat sevgisi tattırsın.
    Ayrıca hakikaten yeni doğan bebeklerin çoğu birbirine benziyo, ayırmak çok zor :)

    YanıtlaSil
  2. ablacım öbür bebeklerden ayıramadığımdan değil ozaman bebekleri bebek odasına götürüyorlardı sadece 1-2 dakika gösterdiler o da uzaktan birde doğumun sersemliğinden ve acemiliğimden iremde öylemi yaptım doğumhane den çıkarken irem kucağımdaydı kimseciklere vermedim...

    YanıtlaSil